Öne Çıkan Yayın

Teledermatoloji ile şifa bulabilirsiniz.

4 Nisan 2016 Pazartesi

Aşırı Terleme Tipleri, Nedenleri ve Tedavisi

Aşırı Terlemenin Tipleri

Hiperhidrozis vücudun aşırı ter üretmesi ile karakterize bir hastalıktır. Birincil ve ikincil hiperhidrozis (aşırı terleme) olarak iki sınıfa ayrılır. Birincil aşırı terleme sempatik sinir sisteminin ter bezlerini aşırı uyarmasına bağlı gelişen nedeni bilinmeyen bir durumdur. Birincil aşırı terleme yüz, ayak tabanı, avuç içi, koltuk altı gibi simetrik anatomik bölgeleri tutar. Bazı çalışmalarda bu hastalığı otozomal dominat olarak ailesel olabileceği gösterilmiştir. Ek olarak iklim ve duygusal değişiklikler bu durumu tetikleyebilir. Cinsiyetler arasında fark yoktur ancak obezlerde aşırı terleme oluşabilir. İnsanlar arasındaki sıklığı %3-9 arasında değişmektedir. Hastaların mesleki, eğitim ve sosyal yaşantısına negatif etkileri bulunmaktadır.

İkincil aşırı terleme nedeni bilinen aşırı terlemedir. En sık görülen nedenler arasında infeksiyon, kanserler, ilaçlar, anksiyete nörolojik ve hormonal hastalıklardır.

 Aşırı İkincil Terlemenin Nedenler:

1. İnfeksiyonlar
2. Hormonal bozukluklar (hipertroidi, diabet, menapoz, gebelik, feokromasitoma, karsinoid sendrom, akromegali
3. Nörolojik hastalıklar (parkinson)
İontoforez cihazı
4. Kanserler (Lösemi, lenfoma)
5. İlaçlar (Antidepresanlar)
6. Zehirlenme
7. Aşırı alkol alımı

Aşırı Terlemenin Tedavisi

Bölgesel: 

  • Alüminyum klorid (%15-20) veya antiperspirantlar
  • Avuç içi ve ayak tabanı terlemesi için iontoforez
  • Glikopirolat
  • Botoks


Cerrahi:
  • Sempatektomi
  • Koltuk altı küretajı veya liposuction
Sistemik:
  • Antikolinerjik ilaçlar
  • Trisiklik antidepresanlar
  • Beta blokerler
  • Kalsiyum kanal blokerleri








1 Nisan 2016 Cuma

Sedef Hastalığı İçten Mi Gelir?

Sedef Hastalığı ve İç Hastalıklar İle İlişkisi

Bir hasta deri lezyonu her ne olursa olsun en çok korktuğu hastalık sedef hastalığıdır. Hastaya sedef hastalığı olmadığı söylendiğinde derin bir nefes alır ve rahatlar. Hastaların ikinci olarak en sık sorduğu hocam sedef hastalığı soru içten mi gelir? Bugüne kadar bu soruya hayır diyorduk. Ancak son zamanlardaki bazı araştırmalar sedef hastalığının bazı iç hastalıklar ile birlikte görülme olasığının arttığı tespit edilmiştir.

Sedef Hastalığı İle İlişkili Sistemik Hastalıklar

Son zamanlarda sedef hastalığının sadece deriyi tutmadığı bazı sistemik durumlarla beraber görülebileceği saptanmıştır. Bunlar aşağıda sıralanmıştır.
Depresyon, 
Hipertansiyon, 
Geçici kalp krizi, 
Damar tıkanıklığı, 
Alkolik olmayan karaciğer yağlanması, 
Bowel hastalığı, 
Crohn hastalığı, 
Dislipidemi, 
Obezite,
Metabolik sendrom,
İnsülin direnci, 
Şeker hastalığı, 
Astım,
Kronik böbrek yetmezliği, 
Üveit,
Malin lenfoma

Tüm Yönleri İle Sedef (Psoriazis) Hastalığı

Tüm Yönleri İle Sedef (Psoriazis) Hastalığı

Sedef hastalığı bağışıklık sistemi ile ilgili yaygın bir deri hastalığıdır. Ana patojenik mekanizması derideki kronik inflamasyon ve keratinositlerin aşırı çoğalmasıdır. Keratinositleri (derideki esas hücre) farklılaşması genlerdeki değişikliklerden kaynaklanır. Antimikrobiyal peptidler ve proteinler doğuştan veya kazanılmış bağışıklık sistemini etkileyerek sedef hastalığına genetik eğilimi artırabilir.
Sedef hastalığı hayatı tehdit eden bir hastalık olmamakla birlikte kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde kötü etkiler. Tam şifa veren bir tedavi bulunmamaktadır. Amerika’da toplumun %3’ünde sedef hastalığı bulunmaktadır.
Sedef hastalığı herhangi bir yaşta başlayabilir. Ama 20-30 ve 50-60 olmak üzere  iki pik yaptığı yaş aralığı bulunmaktadır.  Sedef hastalığı bulunanların %30’u çocuk yaş grubundadır. Erken başlangıçla ilgili 36 genetik lokasyon mevcuttur.

Tetikleyen (Artıran) Faktörler

Çok sayıda faktör sedef hastalığını tetikleyebilir. Bunlardan dış etkenler fiziksel faktörler (kaşıma, enjeksiyon, cerrahi skar, bası noktaları, yanık, ultraviole, radyasyon) mevsimsel değişimler, kimyasal faktörler (koter, kronik alkali hasarı, toksik maddeler) sayılabilir. Diğerleri alkol tüketimi, sigara, ilaçlar (altın tuzları, lityum, tansiyon ilaçları, sıtma ilaçları, mantar ilaçları)’dır. Ayrıca aşırı kilo, uykusuzluk da sedef hastalığını tetikleyebilir.

İnfeksiyonlar sedeh hastalığını tetikleyen nedenler arasındadır.  Streptokoklar, hepatit C, varisella, herpes, HIV, kandida bu enfektif nedenler arasındadır.

30 Mart 2016 Çarşamba

Estetik ve Kozmetik İşlemler Devlet Hastanesinde Yapılır Mı?

Estetik ve Kozmetik İşlemler Devlet Hastanesinde Yapılır Mı?

Devlet, Eğitim Araştırma ve Üniversitelerde Kozmetik İşlemler

Geçmişte ve günümüzde sıkça sorulan sorulardan biri devlet hastanelerinde kozmetik ve estetik işlemlerin yapılıp yapılmadığıdır. Ya da başka bir deyişle ödenip ödenmediğidir. 2013 yılında yayınlanan kamu kurumlşarı için bireysel ödemeli estetik amaçlı tıbbi ve cerrahi işlemler yönetmeliği ile birlikte artık estetik ve kozmetik işlemler devlet hastanesi ve diğer kamu kuruşlarında yapılma olanağı getirilmiştir. Ancak hastanın hastaneye belli bir ücret ödemesi koşulu getirilmiştir.

Peki bu işlemle aktif bir biçimde uygulanmakta mı?

Şu anda kozmetik ve estetik işlemler çoğunlukla uygulanmamaktadır. Peki neden? Çünkü bu tür riskli, zahmetli ve uzun zaman gerektiren işlemler sonucunda hastane kazanmakta iken doktora herhangi bir ücret verilmemektedir. Ücreti bırakın bu kozmetik işlemler yapıldıktan sonra doktora komik bir performans puanı verilmektedir. Örneğin peeling yaptıracaksınız hastaneye 200 TL veriyorsunuz. Ancak bu işlemi yapan doktor sizden 30 performans puanı kazanıyor. Yani ay sonunda doktora bu puan karşılığında 3 TL veriliyor.

Sonuç olarak kozmetik ve estetik işlemler doktor için riskli, zaman alıcı ve zahmetli işlemlerdir ve bu rakamlara yapılması mümkün görünmemektedir. 

28 Mart 2016 Pazartesi

Sedef Hastalığında Kimler Aşı Tedavisi (Biyolojik ilaç) Alabilir veya Alamaz?

Sedef Hastalığında Kimler Aşı Tedavisi (Biyolojik ilaç) Alabilir veya Alamaz?

Sedef hastalığında biyolojik ajan (aşı tedavisi) kullanım endikasyonu için genel kural olarak tablodaki 1. maddeyle beraber 2. veya 3. maddelerin varlığı koşul olmakla birlikte, klinisyenin uygun gördüğü özel durumlarda 4. maddeki koşullar da yalnız başına biyolojik ajan kullanımı için yeterli olabilir. 1. maddede ağrılı olarak ifade edilen yerler el, yüz ve genital bölgedir. 






Biyolojik ilaç verilmeyen durumlar


Sedef hastalığında biyolojik ilaç (aşı tedavisi) kullanımında sakınca olan durumla yan taraftaki tablo 5'de gösterilmektedir.










Sedef Hastalığında Biyolojik İlaçlar (Aşı Tedavisi)


Biyolojik ajanlar (aşı tedavisi), hayvan dokusu veya daha sıklıkla rekombinan DNA teknikleri ile üretilen ve farmakolojik etkiye sahip proteinlerdir.
Biyolojik moleküller normal insan proteinlerini taklit etmek veya dolaşan proteinler ya da hücresel reseptörlerle etkileşime girmek amacıyla geliştirilir.
Bunlardan
     1) Rekombinan insan sitokinleri veya büyüme faktörleri 
     2) Monoklonal antikorlar
     3) Füzyon proteinleri psoriasis tedavisinde 

         araştırılmaktadır
Bu ajanlar rekombinan DNA teknolojisi ile üretildikten sonra proteini kodlayan komplemanter DNA prokaryotik veya ökaryotik hücre dizisine aktarılır ve protein-ilacın salgılanması sağlanır.
Rekombinan insan proteinleri, normal insan proteinleri veya onların kısımlarının tam replikaları olup hücresel reseptörlerle birleşerek etki gösterirler. Etkinlikleri çoğunlukla proteinin normal fizyolojik fonksiyonları ile sınırlıdır.
Monoklonal antikorlar  dolaşım veya doku hücre yüzeyinde bulunan proteinlere özgül olarak bağlanan proteinlerdir ve sıklıkla bu proteinlerin etkisini baskılayarak hastalığın seyrini etkiler. Monoklonal antikor tedavisinin hedefi insan proteinleri olduğundan bu moleküller farklı cinslerde en sıklıkla da farelerde üretilir. Bu ajanlara karşı insan bağışıklık sisteminin tepkisini azaltmak için de bu antikorlar “humanize” edilmiştir.
Füzyon proteinleri farklı protein kısımlarının birleşmesi ile oluşan moleküllerdir.  Burada ya bir protein ile toksin birleştirilir ya da insan immünoglobülin Fc kısmına insan reseptörleri bağlanır.
Bazı Biyolojik İlaçların Etken Maddeleri

24 Mart 2016 Perşembe

Sarımsak Saçkıranda Etkili Mi?


  Sarımsağın Kimyasal Özellikleri   


Sarımsak kompleks bir karışıma sahiptir.  İçeriğinde bir çok aminoasit ile beraber flavenoller, sülfür ve selenyum mevcuttur. Sarımsak ayrıca bazı yönleri ile steroid (kortizon) ve fenole benzemektedir. Sarımsak özü lenfosit, sitokin salınımını, doğal tümör öldürücü hücreleri ve fagositozu artırır. Yani bağışıklık sistemini güçlendirmektedir.
     Bununla beraber yapılan çalışmalarda deri kanlanmasını %55 oranında arttırdığı, alyuvarların çapını artırdığı, damarları genişlettiği gösterilmiştir.
        Ayrıca fibroblast sayısını arttırarak kollajen üretimini artırmakta ve yaşlanmayı engellemektedir.

        Ciltle teması durumunda alerjik veya irritan kontakt dermatit, kontakt ürtiker, pemfigus oluşturabilir.

        

Sarımsak Saçkıranda Etkili Mi?

Gel gelelim saçkırana ülkemizde özellikle berberler tarafından saçkıranı tedavi etmekte kullanılmaktadır. Saçkıran olan alana önce keskin bir aletle çizikler atılmakta daha sonra sarımsak sürülmektedir.  Yapılan bir çalışmada saçkıran tedavisinde sarımsağın etkili olduğu gösterilmiştir.


    Sonuç olarak sarımsak saçkıran tedavisinde etkili olmakla beraber yanlış ellerde uygun olmayan miktarlarda kullanımı saçların tamamen yok olmasına, yanıklara, alerjik lezyonlara yol açmaktadır.

TCA Peeling ve Kullanıldığı Durumlar

TCA Peeling ve Kullanıldığı Durumlar

TCA peeling derinin daha derin tabakalarına nüfuz eden, derinin yenilenmesini sağlaya orta derecede peeling türüdür. Ana içeriği trikloroasetik asittir ve asetik asitin analoğudur. Derinin tüm tabakaları boyunca emilen oldukça güçlü bir kimyasal maddedir.  Antibakteriyel ve antiinflamatuar etkilidir.
Koagülasyon nekrozu yapar, hasarlı deri hücrelerini tahrip eder ve ortadan kaldırır. Yeni hücrelerin oluşmasını ve derinin bazal tabakasındaki hücre bölünmesini uyarır. Konsantrasyonuna göre nüfuz derinliği değişir.
TCA’nın %15 solüsyonu yüzeyel, %20-35 solüsyonu orta derece peeling, %40 ve üzeri  yüksek riskli olduğundan kullanılmaz.

Kullanıldığı Durumlar

1.Cilt dokusunu eşitlemek
2.Hiperkeratozis (Nasırlaşma)
3. Güneşe bağlı ince ve orta derinlikte kırışıklıklar
4. Akne izleri
5. Solar/senil lentijinler (yaşlılık veya güneş çilleri)
6. Gebelik çatlakları
7. Melasma (leke tedavisi)
8. Gevşek deri
9. Genişlemiş yüz gözenekleri



Peelingten Sonra Ne Yapılmalı ve Deriye Olumlu Etkileri

Genel Öneriler
1.En az faktör güneş koruyucu kullanılmalı ve güneşli günlerde şapka takılmalıdır.
2. Çoğu peelingler sonbahar ve kış aylarında yapılmalıdır.
3. Güneşlenme ve solaryum en az bir hafta öncesinden ve iyileşme süresince kesilmelidir.
4. İyileşme süresince sauna ve sıcak banyona kaçınılmalıdır.
5. Çoğu pelingden önce ışığa duyarlılığı artıran ilaçlar, antikoagülanlar, hormon ve retinoidlerin kullanımı kesilmelidir.


Peelingin deriye olumlu etkileri
1.      Düz ve yumuşak deri
2.      Elastikiyet ve sıkılaşmasın artması
3.      Lifting etkisi
4.      Eşit ve sağlıklı yüz derisi tonu
5.      Kırışıklık ve skarların azalması
6.      Lekelerin azalması veya yok olması
7.      Akne izlerinin azalması
8.      Deri yenilenmesi
9.      Derinin bariyer ve yenilenmesini aktivasyonu
       Ph dengesi ve yağ salınımının normalleşmesi


Peeling Hangi Durumlarda Yapılır veya Yapılmaz


Peeling hangi durumlarda yapılır
1.      Akne, akne sonrası izler, siyah (açık komedon) ve beyaz noktalar  (kapalı komedon)
2.      Doğum ve güneş lekeleri
3.      Güneşe bağlı yaşlanma
4.      Düşük deri elastikiyeti
5.      Hiperkeratozis (Nasırlaşma, deri kalınlığında artma)
6.      Genişlemiş yüz gözenekleri

Peeling hangi durumlarda yapılmaz
1.      Gebelik ve emzirme dönemi
2.      Soğukla ilişkili hastalıklar
3.      Akut ve kronik hastalıklar
4.      Uçuk
5.      İnfeksiyöz deri hastalıkları
6.      Keloide eğilimli ciltler
7.      Kalp-damar hastalıkları
8.      Onkolojik hastalıklar
9.      Deri hastalıklarının başlangıç aşaması
10.  Şeker hastalığı



23 Mart 2016 Çarşamba

Cilt tipine göre peeling çeşitleri

Hangi cilt tipine hangi peeling:
1.      Kuru ciltlerde AHA, gluconolakton ve arjinin maddeleri uygundur. Laktik asit, piruvik asit ve tartarik asit deriye nem sağlayan maddelerdir.

2.      Yağlı ciltlerde Glikolik ve salisilik asit içeren maddeler, ultrasonik, lazer ve dermabrazyon bu cilt tiplerinde uygundur.

3.      Akneli ve akne sonrası izlerin giderilmesinde mandelik, glikolik, salisilik, retinoik, piruvik, azelaik, Jessner solüsyonu kullanılır. Ultrasonik, vakum ve lazer peling ayrıca kullanılmaktadır.

4.      Hassas ciltlerde mandelik, laktik, azelaik, fitik, laktik, retinoik, TCA, enzim peeling önerilir. Mekanik peelingten kaçınılmalıdır.

5.      Normal  ciltlerde tüm peeling tipleri kullanılabilir.

Yüzde Peeling Çeşitleri ve Yöntemleri

Yüz peelingi ölü deri hücrelerini soymayı amaçlayan derin yüz temizliğidir. Derinin kendini yenide yapılandırmasını sağlar.
Yüz peelingi tipleri: Derinliğe göre üçe ayrılır.

Yüzeyel peeling daha deri tabakalara ulaşmadan sadece en üst tabakasını etkiler. Herhangi bir yangıya neden olmadan derinin ince tabakalar halinde soyulmasını sağlar.

Orta derecede peelingi papiller dermisin ve kısmen derinin bazal tabakasını etkiler.

Derin peeling bazal tabaka ve retiküler dermise kadar uzanan peeling türüdür.

Teknik ve maruz kalınan maddeye göre:

1. Mekanik peeling vakum peling veya mikrodermabrazyon gibi deri üzerinde mekanik etkiye dayanır.
2. Fiziksel peeling:  Lazer peeling (erbium YAG veya CO2  lazer), kriyo-peeling, ultrasonik peeling gibi fiziksel etkiye dayanan deri soyma yöntemidir.
      Erbium YAG lazer soğuk peeling olarak bilinir. Dokunun ısınmasına yol açmaz ve düşük riske sahip oldukça etkili bir yöntemdir.
 Karbondioksit lazer sıcak peleing olarak bilinir. Deri çatlakları, sivilce izlerini gidermede harika sonuçlar sağlar. Ancak deride yanık oluşturabilir. Bu metod sıklıkla yüz yüz yenilemede kullanılır.
Kriyo-peeling deriye soğuk bir gaz sıkılmasına (likit nitrojen) dayanan bir yöntemdir. Düşük sıcaklıklar fibroblast aktivasyonunu, kan damarı gelişimini, deri bağışıklığını artırır. Bu yöntem ayda 5-8 kez yapılır.
3. Kimyasal peeling: Deriye asit (laktik, glikolik, azelaik, fitik, laktobiyonik, pefolik), enzim ve biyoaktif vitaminlerin uygulanmasına dayanır.
     Alfa-hidroksi asitler (AHA) ve meyve asitleri (laktik, glikolik, mandelik, malic, tartarik asit) küçük molekül ağırlığına sahip, suda eriyen, hafif etkili ve vücutta hızlı atılan maddelerdir.
    Beta-hidrosiksi asitler (BHA) büyük molekül ağırlıklı, yağda eriyen, uzun etkili, vücutta atılımı uzun süren maddelerdir. En sık kullanılan  ise salisilik asittir.
    Enzim peling AHA benzeri hafif etki sağlayan her deri tiğine uygun peelingdir.
   Bioaktif maddeler retinoik asit  ve peptit  kullanılarak yapılır.


21 Mart 2016 Pazartesi

Kırışıklık Nedenleri ve Tedavisi

Kırışıklık hem erkek hem de kadınlarda giderek artan bir şekilde kozmetik endişelerden biri olmuştur. Çoğu hasta kırışıklık olduktan sonra kırışıklığın geçmesi için doktorun bir krem verip geçmesini ummaktadır. Ancak olan olmuştur ve sadece krem ile kırışıklığın geçmesi son derece zordur. Bunun için daha ağrılı, girişimsel tedavi yöntemleri uygulamak gerekir. Yani paranızı boşuna pahalı kozmetik yöntemlere harcamak yerine neredeyse benzer fiyatlara aşağıda açıkladığım kırışıklık için tedavi yöntemlerini denemelisiniz.

Bunlar arasında en popüler olanları lazer yüz yenileme yer almaktadır. Burada fraksiyonel veya ablatif lazer kullanılarak bir nevi yüzde yüzde kontrollü yanık oluşturulmakta ve iyileşme sırasında oluşan kollajen sayesinde hem yüzdeki kırışıklıklar geçmekte hem de daha açık renkli, ışıltılı bir yüz ifadesi sağlanmaktadır.

Diğer yöntem ise orta-derin etkili peeling uygulamalarıdır. En dramatik yöntem ise Baker-Gordon formülü olan fenollü deri peelingtir. Burada da yüze bu solüsyon uygulanmakta ve deri bir yanık oluşturulmaktadır. Yaklaşık 1 aylık iyileşme süresi ve sonrasında 6 aylık süreç sonunda inanılmaz sonuçlar elde edilmektedir.

Bunun dışındaki diğer yöntemler PRP, mezoterapi, mezobotoks, radiofrekans, rFGF uygulaması, hiyalünorik asit (dolgu), botoks gibi uygulamalarda mevcuttur.

 Sonuç olarak kırışıklık oluşmadan önce güneş koruyucu, nemlendirici, retinol ve hiyalünorik asit içeren kremler kullanılmalı, sigara ve alkolden uzak durulmalıdır. Ancak kırışıklı oluştuktan sonra daha yukarıda saydığım daha ileri tedavi seçenekleri kullanılmalıdır.


Aşağıdaki resimde fenol peeling uygulama öncesi ve sonrası arasındaki dramatik fark görülmektedir.

18 Mart 2016 Cuma

Saç Kökünde Ağrının Nedeni

Saç köklerinde ağrı (trikodini) özellikle saç dökülmesi olanlarda rastlanan çok bilinmeyen bir hastalıktır. Yapılan çalışmalara göre bunun kanda herhangi bir vitamin ve hormonal eksiklik veya fazlalığa bağlı olmadığı saptanmıştır. Ancak başka çalışmalara göre telogen effluvium denen saç dökülmesi tipinde ve erkek tipi saç dökülmesinde daha sık olduğu gözlenmiştir.

Bu saç kökü ağrısının gözlendiği hastaları büyük bir kısmında depresyon, anksiyete ve obsesif bozuklukla birlikte olduğu gözlendi. Bu hastalarda aynı zamanda vücutta da ağrıya karşı hassasiyet mevcuttu. Saç kökünde ağrının nedeninin saç kökündeki inflamasyon sırasında salgılanan substans P maddesine bağlı olduğu düşünülmüştür.

Sonuç olarak saç kökünde ağrı psikiatrik ve dermatolojik branşların birlikte değerlendirmesi gereken bir hastalıktır.

17 Mart 2016 Perşembe

Saçkıran Tedavisinde Yeni Gelişme Var Mı?

Saçkıran (Alopesi areata) tedavisi ile ilgili on binlerce yayın olmasına rağmen %100 veya tatmin edici bir sonuca ulaşamadım. Saçkıran ile ilgili çok sayıda tedavi seçeneği mevcut olmasına rağmen az sayıda seçeneğin tedavi başarısı %50'yi geçmektedir. Zaten bir hastalıkta ne kadar çok seçeneği varsa o hastalıkla ilgili tedavide zorluklar yaşanıyor demektir.
Çocuk yaşta başlangıç, saçlı deri ile saçsız deri arasında yerleşim veya ek hastalık olması tedaviye direncin göstergesidir.
Şu anda en sık kullanılan yöntem deri içine enjekte edilen kortizonlardır. Bunu dışında sistemik kortizon, azatiopürin, siklosporin, takrolimus, kriyoterapi, minoksidil, Nd-YAG lazer, antralin, sülfasalazin gibi tedaviler de uygulanmaktadır. Bunun dışında çok yaygın olanlarda SADBE, difensipron gibi immünomodülatörler de kullanılmaktadır.
Sonuç olarak saçkıran oluştuğunda tek bir tedavi yönteminin başarısız kalması durumunda umutsuzluğa kapılmamak lazım diğer tedavi yöntemlerini denemek gerekiyor.

13 Mart 2016 Pazar

Burunda Siyah Noktadan Kurtulmanın Yolları

Burunda siyah nokta olarak bilinen lezyonlar aslında trikostazis spinülozadır.Çok yaygın olan sıklıkla kadınlar ve gençlerde oluşan bir deri lezyonudur. Aslında pilosebase ünitedeki ayva tüyü kılların anormal açılanması ve birikmesi ile oluşur. Yani bu siyah noktalar bir kıl yumağından başka bir şey değildir. En sık tetikleye olaylara arasında minoksidil, kortizon, kronik böbrek yetmezliği, toz, yağlar, güneş ışığı, sıcaklık ve irritanlardır.
İki tipi vardır. Birincisi kaşıntılı olmaya tiptir ve sıklıkla yaşlılarda görülür. İkinci tipi kaşıntılıdır ve gövde, kol ve bacakların üst kısımlarında toplu iğne büyüklüğünde kabarıklıklarla karakterizedir.
Tedavi olarak burun bantları, lokal keratolitikler, retinoidler, salisilik asit peelingtir. Yeni denen tedaviler Alexandirite lazer, siyanoakrilattır.
                                                             




                                                          Siyah noktadaki ayva tüyü kıllar

Yüzdeki Yağ Bezeleri (Yüzdeki Beyaz Noktalar)

Halk arasında yüzde yağ bezeleri (beyaz noktalar) olarak bilinen lezyonlar aslında kapalı komedon olarak sınıflandırılan sivilcenin bir tipidir ve küçük kistleridir. Aslında içinde yağ bulunmamaktadır ve keratinöz kistlerdir. Özellikle ergenlik çağındaki kişilerde ve genellikle sivilcelerle beraber görülen bir durumdur. Yağ bezelerinin tedavisi sivilce ve siyah nokta tedavisinden daha zor olduğu bilinmelidir.

Yapılan bir çalışmada 8 hafta boyunca klindamisin ve benzoil peroksit kombinasyonu kullanılmış ve  bu süre sonunda sivilcelerde %71 oranında azalma gözlenirken, bu oran yüzdeki yağ bezelerinde %35 idi. 

Bunun dışında diğer ilaçlı tedavi yöntemleri olsa da en hızlı olanı profesyonellerce uygulanması gereken komedon ekstraktörleri veya steril bir enjektörle delip sıkmaktır. 

Sivilce ve Siyah Nokta Tedavisi

Yüzde siyah nokta ergenlik çağındaki çocuklarda sıklıkla rastlanan bir durumdur. Sivilcelerle beraber görülen siyah noktalar aslında sivilcenin bir çeşididir. Bazen yaşlılarda da görülen bu durum genellikle kronik güneş maruziyetinin bir sonucudur.

Siyah noktaların tedavisi sivilce tedavisinden daha zordur.Yapılan bir çalışmada klindamisin ve benzoil peroksitlerin birleştirilmesi ile elde edilen ilaç hastalara 8 hafta uygulanmış ve sivilcelerde %71, siyah noktalarda %44 azalma elde edilmiştir. Görüldüğü gibi siyah noktaların geçme ihtimali daha yavaş ve zor olmaktadır.
Başka bir çalışmada laktik asidin %5 solüsyonu hastalara 1 yıl boyunca günde iki kez uygulanmış ve siyah noktalarda azalma 8-30. haftalarda en büyük azalma gözlenmiştir.
2016'da yapılan bir çalışmada retinoid ile alfa hidroksi asitler birleştirilerek sivilce tedavisinde yeni bir alternatif ortaya çıkmıştır.

Görüldüğü gibi siyah noktaların tedavisi sivilce tedavisinden zor olmaktadır. Hastaların önerilen ilaçları sabırlı ve düzenli bir şekilde kullanmaları yararlarına olacaktır.

5 Mart 2016 Cumartesi

Göz Altı Morluğu ve Son Gelişmeler

Göz Altı Morluğu ve Son Gelişmeler

Göz çevresindeki koyu halkalar (dark circles) dünyada yaygın olan bir kozmetik sorundur. Bu koyuluğa katkıda bulunan etkenler arsında kan göllenmesi, alerjik bünyeden kaynaklı hiperpigmentasyon, anatomik bozukluktan kaynaklanan gölge etkisi ve göz derisinin inceliği yer almaktadır.

Yapılan bir çalışmada göz altındaki koyu halkaların ortalama başlangıç yaşının 24 olduğu gösterilmiştir. Aile hikayesi ve astım öyküsü koyu halkalar ile ilişkili olduğu saptanmış. Göz altındaki melanin fazlalığı ve damarlardaki oksijen yoğunluğunun azlığının göz çevresi koyu halkalar ile sıkı bir birliktelik gösterdiği belirtilmiştir.

Başka bir çalışmada vitamin C, A, E ve K ve kafeinin topikal olarak uygulanmasının göz altındaki koyuluğun tedavisinde etkili olduğu gösterilmiştir.

Başka bir yöntem yeni uygulamaya geçen Dermafrac adlı yöntemdir. Bu yöntemde ucu iğnelerle dolu vakumlu bir makara siteminden göz altındaki koyu deriye aktif maddeler enjekte edilmektedir. Bu yöntemin de etkili olduğu görülmüştür. Diğer tedavi yöntemleri arasında yağ transplantasyonu, peeling, dermaroller ve lazer uygulamaları yer almaktadır.
Aşağıdaki resimlerde Dermafrac öncesi ve sonrası hasta görüntüleri yer almaktadır.

Dermafrac öncesi
Dermafrac sonrası

4 Mart 2016 Cuma

Saç Dökülmesinin En Sık Nedenleri


Saç Dökülmesinin En Sık Nedenleri

Telogen effluvium (halk arasında mevsimsel saç dökülmesi) tetikleyici bir durumdan yaklaşık 2-3 ay sonra dramatik saç kaybıdır. Bu kayıpla beraber saçlarda incelme ve özellikle şakaklardaki saç çizgisinde gerileme oluşabilir. Saç kaybı yaklaşık %50'dir. Bu durum genellikle 6 aydan kısa sürer.Ancak 6 aydan fazla sürenler kronikleşmektedir ve bu durum daha çok 40-50 yaşlarında görülmektedir.
Bu durum 40-60 saç telinin çekilmesi sonucunda çekilen saçların %10'nunun saçlı deriden ayrılması ile teşhis edilebilir. Aşağıdaki tabloda saç dökülmesinin en sık nedenleri sıralanmaktadır.

Ateşli durumlar
Tifoid
Sıtma
Tüberküloz
HIV infeksiyonu
StresCiddi ateşli hastalık
Duygusal Stres
Ciddi Travmalar
Büyük cerrahiler
Zor çalışma koşulları
Kanama
Açlık
Yoğun diet
İlaçlarOral retinoidler
Doğum kontrol hapları
Anti-tiroid ilaçları
Antikonvülzanlar
Lipid düşürücüler
Ağır metaller
Beta blokörler
Kaptopril
Amfetamin
HormonalHipertroidi
Hipotroidi
Organ yetmezliğiBöbrek yetmezliği
Karaciğer yetmezliği
Kıl döngüsü bozukluğuKısa anagen sendromu
BeslenmeDemir eksikliği anemisi
Akrodermatitis enteropatika
Çinko eksikliği
Kötü beslenme
Lokal nedenlerSaç boyası
DiğerleriSifiliz
Sistemik lupus eritematozus





29 Şubat 2016 Pazartesi

Sivilceden Sonra Ben Oluşur Mu?

Her ne kadar benlerin oluşum mekanizması ve nedenleri farklı olsa da bazı hastalar tarafından sivilcelerin iyileştikten sonra aynı yerde benlerin oluştuğuna dair iddialar bulunmamaktadır. Bu konu sıkça dillendirildikçe ben de bilimsel makalelerde böyle bir ilişkiye ait  kanıtlar var mı diye araştırdım. Ancak herhangi bir çalışmaya rastlamadım. Her ne kadar böyle bir çalışma olmasa da benlerini sık sık travmatize eden, içeriğini boşaltmakla uğraşanlarda benlerin oluşumunun tetiklenebileceğini düşünmekteyim. 

Benlerin artmasının önüne  geçebilmek için ve malignite gelişmesini engellemek mutlaka güneşten koruyucu kullanılması gerekmektedir. Benlerin ergenlik döneminde hızla arttığını daha sonra sayıca artmak yerine kalınlık ve genişliğinin arttığını da belirmek isterim.

27 Şubat 2016 Cumartesi

Erkeklerde Genital Kaşıntının Nedenleri

Genital bölgede kaşıntı insanları toplum önünde ciddi şekilde zor duruma düşürebilen bir semptomdur. En sık görülenler aşağıda sıralanmıştır.


Balanit : Penisin uç bölgesinde özellikle hijyen eksikliğine bağlı bakteri birikmesinin neden olduğu kızarıklık, kaşıntı ile seyreden bir hastalıktır. Alınacak önlemler arasında penisin duştan sonra kurulanması, hijyenin sağlanması ve parfüm içeren deodorantlardan kaçınılması yer almaktadır.
Liken Simpleks: Halk arasında sıkıntı egzeması olarak bilinir ve skrotum derisinin kalınlaşması ile sonuçlanan kaşıntı kısır döngüsüdür.
Atopik Dermatit: Halk arasında çocukluk çağı egzaması olarak bilinir. Ancak erişkinlerde de görülür.
Seboreik Dermatit: Saçlı deriyi de tutan yağlı egzema olarak bilinir.
İrritan Kontakt Dermatit: Islaklık, idrar kaçırma veya yoğun ve tahriş edici bir şekilde temizlik uygulanması ile oluşan bir egzemadır.
İntertrigo: Deri kıvrımlarını tutan pişik olarak bilinir.
Allerjik Kontakt Dermatit: Sıklıkla parfüm, prezervatif ve temizlik ürünlerinden kaynaklanan bir alerjik egzemadır.
Tinea Kruris: Genital bölgeyi tutan mantar hastalığıdır.

Skabiez: Özellikle erkeklerde spesifik olarak genital bölgenin tutulduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Uyuz olarak bilinir.